BİZE YİNE KAN,
BİZE YİNE HÜZÜN,
BİZE YİNE GÖZYAŞI DÜŞTÜ…
Eski askeri bir tesisi restore etmişler. Adına
SARONA demişler. 19 uncu yüzyılda
Almanlar tarafından yapılmış. Restorasyondan sonra, Tel Aviv’in merkezinde,
müthiş bir açık hava alış veriş ve yemek merkezi olmuş. Toplam 8700 m2.
Çarşının
gerisine de gökdelenleri dikmişler. Binaların altına alış veriş merkezi
yapılmış. Yiyecek üzerine 90 kadar müthiş gurme mağaza. Bahçede küçük küçük
eski binaları restore etmişler; her biri, meşhur bir giyim markasının satış
yeri olmuş. Aralarında bir sürü kafeler restoranlar var.
Hatta yer yer canlı
müzik bile var. İsteyen oturuyor, isteyen çimenlere seriliyor. İnanmazsınız,
isteyene çimenlere uzansınlar diye yaygı bile veriyorlar; üstelik servis de
yapıyorlar. Çay kahve filan. Bebekler emekliyor, çocuklar koşturuyor. Sular,
havuzlar, asırlık ağaçlar… Yani ne anlatayım, 10 numara 5 yıldız.
Kana buladı şerefsizler!
8 Haziran Çarşamba. Saat 21.30 civarı.
Takım elbiseli iki kişi, çarşının
ortasında, yanlarında getirdikleri çantalarından otomatik silahlar çıkarttılar.
Yandaki masalarda oturanlara çok yakından ateş etmeye başladılar. Asaf Bar
oradaydı. Terörist silahı kafasına dayadı ve sıfır mesafeden iki el ateş etti. Pablo
Safran da oradaydı. O bir “yalnız asker.” Takım elbiseli teröristler onun dikkatini
çekti. Teröristlerin çantalarından silahlarını çıkarttığını görünce kız
arkadaşını masanın altına itti. O sırada kurşunu omuzundan yedi. Yer düşünce
telefonu ile hemen polisi ve ilk yardımı aradı. Teröristler ateşe devam
ettiler. Kaçışmalar, koşturmalar, panik, silah seslerine karışan
çığlıklar, insanların vücutlarından
fışkıran kanlar… Teröristler kurşunları bitince, silahlarını atıp panik halinde
kaçan halkın arasına karışarak izlerini kaybettirmeye çalıştılar.
Bu sırada
görevli olmayan bir polis, olayı anında duyuyor. Yakında olan evine koşmaya
başlıyor. Üniformasını giyip silahını alarak arkadaşlarına yardımına gidecek. Evine geldiğinde kaçmakta olan teröristlerden
birisi onunla birlikte binaya giriyor. Polis onu, olaydan kaçan şok halinde
birisi zannediyor. Adam polisten el işaretleri ile su istiyor. Polis onu eve alıyor. Su veriyor. Evden
ayrıldığında karısını, annesini ve babasını teröristle yalnız bıraktığını
bilmeden arkadaşlarının yardımına koşuyor.
*
Bu sırada bir başka polis, elindeki silahı
atarak kaçmaya başlayan ikinci teröristi fark ediyor. Terörist kalabalıktan istifade
edip kaçmaya uğraşmakta. Polis, adamı takip ediyor. Fakat kalabalık yüzünden
ateş edemiyor. Terörist birden arkadaki tenha sokağa dalıyor. Polis silahın
kabzasını iki eliyle kavrıyor. 30 metreden fazla mesafe var. Tetiğe aralıklarla,
6 kere basıyor. Başta terörist koşmaya devam ediyor, ama sonra yavaşlıyor,
sendeleyip düşüyor. İndirmişti
hergeleyi. Başka polisler de geliyorlar. Silah seslerini işitmişlerdi.
Cankurtaranların sesleri geceyi yırtmaya başlamıştı.
*
Koşmaya başlayan ilk polis, arkadaşlarından
ikinci teröristin eşkâlini öğreniyor. Birden durumu fark ediyor. Eve aldığı
adamın ikinci terörist olduğunu anlayarak gerisin geriye evine koşmaya başlıyor.
Diğer polis, arkadaşları da arkasından ona yardıma geliyorlar. Eve geldiğinde
kapıyı açtığı anda teröristi görüyor. Hala evde. Adeta adamın üstüne uçuyor ve
yere indiriyor. Arkadaşlarının yardımıyla kelepçeliyorlar. Fakat bu arada
polislerden biri ne yazık ki silahını yerine koyarken yanlışlıkla kendini
yaralıyor.
*
Olay işitilmiş, televizyonlar alt
yazılarla olayı duyurmaya başlamışlardı. Gazze ve Filistin’de halk sokaklara
çıkıp kutlamalara başladılar. Hatta Türkiye’de de kutlamalar oldu. Şeker
dağıtıyorlardı. Filistinli siyasiler, liderler sorumsuzca saldırıyı kutluyorlar,
saldırganları gıyaplarında tebrik ediyorlardı. Beyanatlar veriyorlar, ramazan
boyunca saldırıların devam edeceğini açıklıyorlardı.
*
O dakikalarda doktorlar acil ameliyata
aldıkları teröristi kurtarmak için savaşıyorlar, ellerinden ne geliyorsa
yapıyorlardı. Başarılı de oldular. Hergele ölmedi yaşıyor.
*
Ido Ben
Arie 42 yaşındaydı.
Mila
Misheyv 32 yaşındaydı.
İlana
Nave 39 yaşındaydı.
Dr.Michael
Feige 58 yaşındaydı.
Onlar kurtulamadılar. Tek suçları orada
olmaktı. İsrailli doktorların hayatını kurtardığı terörist tarafından
öldürüldüler. İlana vurulmadı. O, olay
sırasında kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Ayrıca 9 İsrailli de olayda yaralandı. Başından vurulan Asaf Bar mucizevi
bir şekilde yaşıyor. Başından ameliyat edidi. Durumu iyiye gidiyor, hatta
konuşuyor. Ama hala durumu çok ağır.
Kim bilir, yaralılar tamamen
iyileşebilecekler mi? Eski hayatlarına aynen dönebilecekler mi? Bu ne kadar
zaman alacak? İşleri, güçleri ne olacak? Bize yine hüzün, bize yine kan, bize yine
gözyaşı düştü… Ne zaman bitecek bu acılar… Bitecek mi?
*
Rusya’dan yeni dönmüş bulunan başbakan
Bibi derhal güvenlik toplantılarına başladı. Gözler, sertlik yanlısı yeni
savunma bakanı Liberman’ın üzerinde. Tel Aviv’in göbeğinde, genelkurmay başkanlığının
çok yakınındaki bu saldırı bütün ülkeyi ayağa kaldırdı. Saldırganlar Kudüs’e
yakın Yatta kasabasından aynı aileye mensup iki kuzen. Güvenlik güçleri
kasabayı kuşattılar. Giriş çıkış yasaklandı. Aramalar yapılıyor. Teröristlere
yardım eden birisi yakalandı. Tüm Filistinlilerin İsrail’e geçişleri
donduruldu.
*
İsrail halkı kızgın. “Keşke buldukları
anda iki hergeleyi de öldürselerdi” diyorlar. “Şimdi yıllarca bunları
beslemek zorundayız, ne gereği var” diyorlar. Ayrıca “köylerini derhal
başlarına yıkmalı, öyle bir ders verilmeli ki yıllarca unutulmasın, ders
olsun” diyorlar. Eski bir subayla konuştum. “Şimdi mahkemeler başlayacak,
en az 6 ay sürer. Mahkeme kararından sonra teröristlerin evleri yıkılacak,
aileleri sürülecek, ancak aradan zaman geçince bu cezaların caydırıcılığı
kalmıyor, olay külleniyor” dedi.
*
Filistinlilerin yaşadığı bölgelerde iş
yok. Sıradan Filistinliler, her gün
İsrail’e geçip iş güç sahibi oluyorlar, ya da bir işte çalışıyorlar ve evlerine
ekmek götürmeye uğraşıyorlar. Bu gibi olaylar olunca izne bağlı geçişler
donduruluyor ya da iptal ediliyor. O zaman bu adamlar işsiz kalıyorlar.
Ailelerine bakmak zorundalar. Ve derken Hamas ya da başka bir terör gurubu “al
sana 2-3 bin dolar git bir İsrail’li öldür, sana bir şey olursa biz ailene
bakarız” diyor. Mecburi kabul ediyorlar. Ya da cahil olan bu halk, bu
uğurda öldüklerinde şehit olacaklarına inandırıyorlar. Yani ölecekler, cennete
gidecekler, her gün 70 huri hikâyesi. Salaklar buna öyle inanmışlar ki, canlı
bombalar, bombayı patlatmadan evvel “af edersiniz” erkeklik aletlerine paçavralar
sarıyorlar. “Aman alete bir şey olmasın, öteki tarafta çok lazım” olacak
diye… Kafaya bak kafaya!
*
Eylül 2015de başlayan saldırılarda bu
güne kadar 32 İsrailli 4 yabancı ve 207 Filistinli öldü. “Faili meçhul”
yok. Olaya karışan Filistinlilerin % 90 ı anında olay yerinde yok edildiler.
Kaçmayı başaranlardan çoğu da yakalandıklarında öldürüldüler. Sağ olarak
yakalanıp hapse konulanlar çok az. Ben Gurion’dan beri Araplar İsrail oğullarına
karşı bir terör olayı gerçekleştirdiklerinde geriye sağ dönmeyeceklerini
bilirler…
*
Nasıl biter? Bu günkü Filistinli
yöneticilerle çok zor. Belki bir gün, hayal bu ya, akıllı, halkını seven birisi
bu Filistinlilerin başına yönetici olur. Yapılan yardımları silaha teröre değil,
halkın sağlığına, eğitimine harcamaya başlar. Zaman ilerledikçe Filistinliler de
barışı öğrenip bizler kadar istemeye başlar, işte o zaman belki sorunları çözüp
bir arada yaşamanın yollarını keşfedebiliriz. Dedim ya hayal işte…
Sözlerimi Golda Meir’in şu sözleri ile
bitirmek istiyorum:
“Arapları çocuklarımızı öldürdükleri için af edebiliriz,
fakat bizi, onların çocuklarını öldürmeye mecbur etmelerini affedemeyiz.
Bu topraklara barış, ancak Arapların çocuklarına olan
sevgileri, bize olan nefretlerinden daha çok olduğunda gelecektir.”
Sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve
dostlarım.
Bu hafta Şavuot. Hag Sameah. Dileklerimiz
ve dualarımız barıştan yana.
Bu haftalık de bu kadar.
Sevgiyle kalın, hoşça kalın.
Aaron Baruch (Ankaralı)