11 Haziran 2016 Cumartesi







BİZE YİNE KAN,

BİZE YİNE HÜZÜN,

BİZE YİNE GÖZYAŞI DÜŞTÜ…







Eski askeri bir tesisi restore etmişler. Adına SARONA demişler.  19 uncu yüzyılda Almanlar tarafından yapılmış. Restorasyondan sonra, Tel Aviv’in merkezinde, müthiş bir açık hava alış veriş ve yemek merkezi olmuş. Toplam 8700 m2.

Çarşının gerisine de gökdelenleri dikmişler. Binaların altına alış veriş merkezi yapılmış. Yiyecek üzerine 90 kadar müthiş gurme mağaza. Bahçede küçük küçük eski binaları restore etmişler; her biri, meşhur bir giyim markasının satış yeri olmuş. Aralarında bir sürü kafeler restoranlar var. 

Hatta yer yer canlı müzik bile var. İsteyen oturuyor, isteyen çimenlere seriliyor. İnanmazsınız, isteyene çimenlere uzansınlar diye yaygı bile veriyorlar; üstelik servis de yapıyorlar. Çay kahve filan. Bebekler emekliyor, çocuklar koşturuyor. Sular, havuzlar, asırlık ağaçlar… Yani ne anlatayım, 10 numara 5 yıldız.

Kana buladı şerefsizler!
8 Haziran Çarşamba. Saat 21.30 civarı. Takım elbiseli iki kişi,  çarşının ortasında, yanlarında getirdikleri çantalarından otomatik silahlar çıkarttılar. Yandaki masalarda oturanlara çok yakından ateş etmeye başladılar. Asaf Bar oradaydı. Terörist silahı kafasına dayadı ve sıfır mesafeden iki el ateş etti. Pablo Safran da oradaydı. O bir “yalnız asker.”  Takım elbiseli teröristler onun dikkatini çekti. Teröristlerin çantalarından silahlarını çıkarttığını görünce kız arkadaşını masanın altına itti. O sırada kurşunu omuzundan yedi. Yer düşünce telefonu ile hemen polisi ve ilk yardımı aradı. Teröristler ateşe devam ettiler. Kaçışmalar, koşturmalar, panik, silah seslerine karışan çığlıklar,  insanların vücutlarından fışkıran kanlar… Teröristler kurşunları bitince, silahlarını atıp panik halinde kaçan halkın arasına karışarak izlerini kaybettirmeye çalıştılar.
Bu sırada görevli olmayan bir polis, olayı anında duyuyor. Yakında olan evine koşmaya başlıyor. Üniformasını giyip silahını alarak arkadaşlarına yardımına gidecek.  Evine geldiğinde kaçmakta olan teröristlerden birisi onunla birlikte binaya giriyor. Polis onu, olaydan kaçan şok halinde birisi zannediyor. Adam polisten el işaretleri ile su istiyor.  Polis onu eve alıyor. Su veriyor. Evden ayrıldığında karısını, annesini ve babasını teröristle yalnız bıraktığını bilmeden arkadaşlarının yardımına koşuyor.
*
Bu sırada bir başka polis, elindeki silahı atarak kaçmaya başlayan ikinci teröristi fark ediyor. Terörist kalabalıktan istifade edip kaçmaya uğraşmakta. Polis, adamı takip ediyor. Fakat kalabalık yüzünden ateş edemiyor. Terörist birden arkadaki tenha sokağa dalıyor. Polis silahın kabzasını iki eliyle kavrıyor. 30 metreden fazla mesafe var. Tetiğe aralıklarla, 6 kere basıyor. Başta terörist koşmaya devam ediyor, ama sonra yavaşlıyor, sendeleyip düşüyor.  İndirmişti hergeleyi. Başka polisler de geliyorlar. Silah seslerini işitmişlerdi. Cankurtaranların sesleri geceyi yırtmaya başlamıştı.
*
Koşmaya başlayan ilk polis, arkadaşlarından ikinci teröristin eşkâlini öğreniyor. Birden durumu fark ediyor. Eve aldığı adamın ikinci terörist olduğunu anlayarak gerisin geriye evine koşmaya başlıyor. Diğer polis, arkadaşları da arkasından ona yardıma geliyorlar. Eve geldiğinde kapıyı açtığı anda teröristi görüyor. Hala evde. Adeta adamın üstüne uçuyor ve yere indiriyor. Arkadaşlarının yardımıyla kelepçeliyorlar. Fakat bu arada polislerden biri ne yazık ki silahını yerine koyarken yanlışlıkla kendini yaralıyor.
*
Olay işitilmiş, televizyonlar alt yazılarla olayı duyurmaya başlamışlardı. Gazze ve Filistin’de halk sokaklara çıkıp kutlamalara başladılar. Hatta Türkiye’de de kutlamalar oldu. Şeker dağıtıyorlardı. Filistinli siyasiler, liderler sorumsuzca saldırıyı kutluyorlar, saldırganları gıyaplarında tebrik ediyorlardı. Beyanatlar veriyorlar, ramazan boyunca saldırıların devam edeceğini açıklıyorlardı.
*
O dakikalarda doktorlar acil ameliyata aldıkları teröristi kurtarmak için savaşıyorlar, ellerinden ne geliyorsa yapıyorlardı. Başarılı de oldular. Hergele ölmedi yaşıyor.
*
Ido Ben Arie  42 yaşındaydı.
Mila Misheyv 32 yaşındaydı.
İlana Nave 39 yaşındaydı.
Dr.Michael Feige 58 yaşındaydı.

Onlar kurtulamadılar. Tek suçları orada olmaktı. İsrailli doktorların hayatını kurtardığı terörist tarafından öldürüldüler. İlana vurulmadı. O,  olay sırasında kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Ayrıca 9 İsrailli de olayda  yaralandı. Başından vurulan Asaf Bar mucizevi bir şekilde yaşıyor. Başından ameliyat edidi. Durumu iyiye gidiyor, hatta konuşuyor. Ama hala durumu çok ağır. 
Kim bilir, yaralılar tamamen iyileşebilecekler mi? Eski hayatlarına aynen dönebilecekler mi? Bu ne kadar zaman alacak? İşleri, güçleri ne olacak? Bize yine hüzün, bize yine kan, bize yine gözyaşı düştü… Ne zaman bitecek bu acılar… Bitecek mi?
*
Rusya’dan yeni dönmüş bulunan başbakan Bibi derhal güvenlik toplantılarına başladı. Gözler, sertlik yanlısı yeni savunma bakanı Liberman’ın üzerinde. Tel Aviv’in göbeğinde, genelkurmay başkanlığının çok yakınındaki bu saldırı bütün ülkeyi ayağa kaldırdı. Saldırganlar Kudüs’e yakın Yatta kasabasından aynı aileye mensup iki kuzen. Güvenlik güçleri kasabayı kuşattılar. Giriş çıkış yasaklandı. Aramalar yapılıyor. Teröristlere yardım eden birisi yakalandı. Tüm Filistinlilerin İsrail’e geçişleri donduruldu.
*
İsrail halkı kızgın. “Keşke buldukları anda iki hergeleyi de öldürselerdi” diyorlar. “Şimdi yıllarca bunları beslemek zorundayız, ne gereği var” diyorlar. Ayrıca “köylerini derhal başlarına yıkmalı, öyle bir ders verilmeli ki yıllarca unutulmasın, ders olsun” diyorlar. Eski bir subayla konuştum. “Şimdi mahkemeler başlayacak, en az 6 ay sürer. Mahkeme kararından sonra teröristlerin evleri yıkılacak, aileleri sürülecek, ancak aradan zaman geçince bu cezaların caydırıcılığı kalmıyor, olay külleniyor”  dedi.
*
Filistinlilerin yaşadığı bölgelerde iş yok. Sıradan Filistinliler,  her gün İsrail’e geçip iş güç sahibi oluyorlar, ya da bir işte çalışıyorlar ve evlerine ekmek götürmeye uğraşıyorlar. Bu gibi olaylar olunca izne bağlı geçişler donduruluyor ya da iptal ediliyor. O zaman bu adamlar işsiz kalıyorlar. Ailelerine bakmak zorundalar. Ve derken Hamas ya da başka bir terör gurubu “al sana 2-3 bin dolar git bir İsrail’li öldür, sana bir şey olursa biz ailene bakarız” diyor. Mecburi kabul ediyorlar. Ya da cahil olan bu halk, bu uğurda öldüklerinde şehit olacaklarına inandırıyorlar. Yani ölecekler, cennete gidecekler, her gün 70 huri hikâyesi. Salaklar buna öyle inanmışlar ki, canlı bombalar, bombayı patlatmadan evvel “af edersiniz”  erkeklik aletlerine paçavralar sarıyorlar. “Aman alete bir şey olmasın, öteki tarafta çok lazım” olacak diye… Kafaya bak kafaya!
*
Eylül 2015de başlayan saldırılarda bu güne kadar 32 İsrailli 4 yabancı ve 207 Filistinli öldü. “Faili meçhul” yok. Olaya karışan Filistinlilerin % 90 ı anında olay yerinde yok edildiler. Kaçmayı başaranlardan çoğu da yakalandıklarında öldürüldüler. Sağ olarak yakalanıp hapse konulanlar çok az. Ben Gurion’dan beri Araplar İsrail oğullarına karşı bir terör olayı gerçekleştirdiklerinde geriye sağ dönmeyeceklerini bilirler…
*
Nasıl biter? Bu günkü Filistinli yöneticilerle çok zor. Belki bir gün, hayal bu ya, akıllı, halkını seven birisi bu Filistinlilerin başına yönetici olur. Yapılan yardımları silaha teröre değil, halkın sağlığına, eğitimine harcamaya başlar. Zaman ilerledikçe Filistinliler de barışı öğrenip bizler kadar istemeye başlar, işte o zaman belki sorunları çözüp bir arada yaşamanın yollarını keşfedebiliriz. Dedim ya hayal işte…
Sözlerimi Golda Meir’in şu sözleri ile bitirmek istiyorum:




“Arapları çocuklarımızı öldürdükleri için af edebiliriz, fakat bizi, onların çocuklarını öldürmeye mecbur etmelerini affedemeyiz.
Bu topraklara barış, ancak Arapların çocuklarına olan sevgileri, bize olan nefretlerinden daha çok olduğunda gelecektir.”


Sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım.
Bu hafta Şavuot. Hag Sameah. Dileklerimiz ve dualarımız barıştan yana.
Bu haftalık de bu kadar.
Sevgiyle kalın, hoşça kalın.

Aaron Baruch  (Ankaralı)